Makinistin Gizemli Rotası
Bir trende gidiyoruz koca bir muammaya doğru, bazı vagonlarda kavga, bazı vagonlarda kıtlık ve yokluk, bazı vagonlarda lüks ve şatafat var.
Varlıklı yolcuların olduğu vagonlara izinsiz girilmiyor. Yoksulların olduğu bazı vagonlardan zenginlerin olduğu vagonlara temizlikçi ya da garson olarak geçme izni veriliyor arada. Onların hizmetinde olma şerefi herkese nasip olmuyor elbette.
Her vagonun yönetim şekli farklı. Kimisi bir grup bir zümre tarafından yönetiliyor, kimisi tek bir kişi ya da aile tarafından. Fakirlerin olduğu vagonlarda bazı bölmeler var ve orada zenginlerin vagonlarında bile görülmeyen lüks hayatlar yaşanıyor. Halbuki kendi zümrelerinden olup aynı vagonda olan kardeşleri yokluk ve yoksulluk içinde.
Arada vagonlar arasında savaşlar çıkıyor, kadın çoluk çocuk bir sürü yolcu ölüyor. Bazı vagonlar çıkan çatışmalar sonrası yaşanmaz halde üstelik. Ama aynı trende olsalar da çoğunun bu yaşananlardan haberi yok, günlük rutinlerine devam ediyorlar.
Bazıları yolculuğun kutsi bir amacı olduğunu ve bu serüvenin bizim için bir sınav olduğunu söylüyor. Farklı vagonlarda benzer inanışlara sahip kitleler olsa da, hepsi bir diğerinin yanlış yolda olduğunu haykırıyor kendi topluluğuna. Bu minvalde vaazlar ediliyor ahaliye. Vagonlarında yaşanan sıkıntıların geçici olduğu, bu yolculuğun bir gün biteceği ve zorluklara sabredilmesi durumunda, kendi vagonlarındaki yöneticilerin yaşadığı hayatı sonsuza kadar yaşayacakları telkin ediliyor ayak takımına. Bu şekilde vagonu idare eden amir, zenginlik içinde yaşarken aynı vagonda karnını zor doyursa da o vagon amirini canı gönülden destekleyen zavallıları bir umutla bir arada tutuyor. Ama yoksulların yaşadığı bölümleri idare eden birçok yönetici, bu uzun ve çetin yolculuğun, denildiği gibi lüks ve sonsuz bir hayata değilde bir bilinmeze gittiğini düşünüyor aslında, varsıl dostları gibi. Ama kitleyi bir arada bir amaç için tutmak adına, bu yalana ortak oluyorlar. Aslında ortada ulvi bir amaç yok, tek dertleri kendi yaşadıkları ağdalı hayatı bir süre daha devam ettirmek.
Her vagonun altında çeşitli nedenlerle ölen yolcuların çürümeleri için konulduğu bir bölme var. O çürüyüp yok olan bedenlerin bir ruha sahip olduğu inancı tüm trende hakim. Yolculuk boyunca onlardan önce ölen bir sürü insanın ruhu yolculuğun biteceği güne kadar sükun içinde yolculuğun bitemesini bekleyeceği düşünülüyor. Bu süre zarfında iyi bir sınav verenlere; yolculuk sonunda diledikleri gibi yaşayacakları, sınırsız nimetlerin onların hizmetinde olduğu bir alemle mükâfatlandırılacağı telkin ediliyor. Onlar da içinde bulundukları çaresizlikle, bunun doğru olduğuna iman edip anlamsız ve zorlu yolculuklarına mana yüklemiş oluyor.
Trende aynı vagonda oldukları için birbirleri ile akraba olan topluluklar, diğer vagonlarda yaşayan toplulukları yabancı olarak kabul ediyor. Halbuki ten renkleri, yüzleri ve göz renkleri farklı olsa da hepsi insan günün sonunda. Ama bu gerçek çoktan unutulmuş gibi. Zengin ve elitlerin yaşadığı bazı vagonlarda, farklı birçok nedenden ötürü cahil ve eğitimsiz kalan topluluklar aşağılanıyor ve hor görülüyor. Fakir ve yoksulların yaşadığı vagonlarda ise, zengin ve elitlerin bu geçici tren yolculuğunda istedikleri kadar varlık ve lüks içinde yolculuk etsinler, onları elim bir azap bekliyor düşüncesi hakim. Elitlerin vagonunda ise tam tersine, asıl meselenin bu kısa yolculuk süresince güzel bir hayat yaşamak olduğu söyleniyor. Fakirlerin dediği gibi yolculuk sonunda, gelmiş geçmiş tüm yolcuların hesaba çekilip ya sonsuz azap ya da sonsuz bir esenliğe matuf olacağı inancı çok eski dönemlere ait bir masal onlara göre. Esasen, bugün elit ve zengin olanların ataları da, yoksul ve fakirlerin yoğun olduğu vagonlardakiler gibi, bu masala canı gönülden inanıyordu. Ama zamanla şunu anladılar ki, masal anlatıcıları anlattıkları gibi yaşamıyor, vagonun tüm zenginliğini kendi aralarında bölüşürken, geri kalanları sefil bir hayata mahkum ediyordu. İşte tüm bu eski tecrübeler, elitleri masallarla araları mesafe koymaya itmişti. Lakin onlar da bu yolculuğun nihai amacını ve neden bunca insanın bu yolculuğa çıktığını bilmiyordu. Sadece yolculuk süresince, daha iyi bir hayat sürecekleri bir ortam yaratmışlardı hepsi bu. Ama onlar da diğerleri gibi bu trenin nereden gelip nereye gittiğini bilmiyordu. Arada bu konuda çalışmalar olsa da, büyük ölçüde bütçelerini ve edindikleri serveti daha konforlu bir seyahat için harcıyorlardı.
Aslında herkes bu kısa ve nedeni bilinmeyen yolculukta paylarına düşen küçük hikayelerini yaşayıp yokluğa düşünüyordu manasızca. Kısa süre sonra adları sanları da yok oluyordu. Sanki bu trende, bu vagonda böyle biri hiç var olmamış gibi.
Ali Akçakaya