Ali Akçakaya
  • anasayfa
  • Kül
  • tez çalışmam
  • iletiş – contact
  • Click to open the search input field Click to open the search input field Ara
  • Menu Menu

Archiv für die Kategorie: Seçme Denemeler

Buradasınız: Anasayfa1 / Edebiyat Seçkisi2 / Seçme Denemeler

Yaldızlı Hakikat

23 Haziran 2023/in Edebiyat Seçkisi, Seçme Denemeler/tarafından Ali Akcakaya

Her söz söylenmişti. Her duygunun ifadesi alınalı da bir hayli olmuştu. İyi bildiğimiz ne varsa, iyisiyle kötüsüyle geride, gerisinde yaşadığımızın. O anlar cümlelerde yer bulamaz hala gelmişti sonunda, oh ne âlâ. Her vücut ruhunu teslim edip ellerini havaya kaldırıp son bir nefes almıştı, zorla.

Sonra o cadde geldi aklıma, o ara, bir mutluluk arbedesinden kalma alnımdaki yara, biliyorum okunaklı değil, bırak kalsın okuma. Neyi kastettiğime gelince, içi boşalınca dışına yamanan mana, yunmuş yıkanmış bir leke, hadi sırası gelince, son gülüşün üst çekmecede.

Yak ışıkları, karanlığıma kan doğra. Solgun gözlerini gezdir tenimde, haramından günahlar getir, etinden aşk doğra. Bir daha gelmeyecek bir rüyanın son anından kalma bir karedeyiz de sen ona, siyahımın yanına beyazından koy. Denizlerine dalgalarım nakşolsun bırak, kıyılarına vuran parçalarımdan kendini yapboz, bir kenarda kumdan kaleler yap, bir bardak suda fırtınalar kopar, enkazlarından seslen de sesimi bastıran dalgalara adımı söv.

Beni kötü yad et içini ferah tutacaksa, dışına makyajlar yapadur, güzellik nedir ki başka. Ben en çirkin halimle gidiyorum sana, bulamayınca, bunamışcasına yoluma bakıyorum. İşimi hal yoluna koyup, kimliklerinden kendimi sıyırırken canımı da… Hadi çık pencerene, semtime çöken sislere dudakların değsin, sonra canıma. Ki burnumda, o ateşine döktüğüm okunmuş suyun şeffaf kokusu. Belki geç kaldığım bir çağın son gününde, orada, ilk buluştuğumuz yerde, yıllar da önce. Başa sarıyorum galiba, sarıp sarıp öpüyorum fatihalarla okunmuş hücrelerini.

En sevdiğim kitapların kapaklarını yaldızlarla boyuyorum, sayfalarına kokularından sürüp dualarla açıyorum buruşmuş olanını. Boş sayfalarda gezinirken içimden geçeni döküyorum yaldızlara, ağdalı koasların kasvetini atıp üzerimden, sessizliğinde buluyorum kendimi. Huzuruna geliyorum çarelerimden kurtulup. Üzerime çöken arzusunu varoluşun, bir hiç uğruna feda ediyorum. Kendimden geçiyorum sana, diz çöktüğüm toprağında buluyorum çamurumu, ona üflüyorum adını, yaktığın canımı.

Aşka geliyorum yani, ona dönüyorum olduğum yerde. Filizler veriyorum, yok olduğum yerdeymişim meğerse..

Ali Akçakaya

Yılkı Atlarının Dörtnalı

08 Mart 2023/in Edebiyat Seçkisi, Seçme Denemeler/tarafından Ali Akcakaya

Yokuşlarında, sarplarında yordun beni. Zihninin kıvrımlarında gezerken kaybettim ben kendimi. Neredeyim dediğimde, boşluklarındaydım, sesim yankıdı, duyduğun seslere sus oldun. O seslerde yankıyan neydi, anlamadın mı!

Bu bahta kırmızılar, beyazlar biriktirdim, karalar bağladın! Güzel dediğim ne varsa hayatta, hepsi aynı yüze vurdu beni. Her yokuşun sonunda beni beklediğini düşündüğüm için pes etmedim belki. Oturup soluklandım, manzaralara manalar yükledim, devam edip kaldığım yerden zoruna gittim. Kırıklarım battı eline, canın yandı, suçlusu oldum. Tuzlarımdan, buzlarımdan seslendim de sesimi gürültülerin bastırdı.

Uykularımdan uyandırdılar sabaha karşıydı, seni de uyandırdı aynı patırtı, bölük pörçük zamanlardı. Sarsan, hırpalayan, boğazımda kuruyan o tümceler, nereden başlasam da cümlenin sonundan uzaklaşsam diye düşünüp durdum. Var olmaya ne anlamlar yüklemistim de, hepsini heba ettim, ettikçe heba olmuşum. Dar zamanlara sıkıştırdılar koca cüssemi, hesaplar, sorgularda unuttum nerede, kim olduğumu. Rolümü oynarken yazdığım öykülere, ben olmaya imrenmeler, yerimi unutmuşum meğer.

Kendime gelmeye çalışırken, tüm sokaklarıma çıkmazların pusu kurmuş. Nereye dönsem sıkıştırılmış köşeler, kendimden kaçarken yanıma bir seni almışım, sesin çıkmamış. Kavgalarını uzaklara saklamışsın, hicretlerine çıkmışız, isyan ateşini yakmışsın yoldayken. Şeytanlarını bana bağlayıp taşlamışsın da için soğumamış. Hıncını al diye beklerken canım da çok yanmış, yeter demeni beklemişim, yetmemiş. Kurşunlarına dizmişsin beni, tüm katillerine işaret etmişsin de, köklerinde filiz vermişim yine. Söküp attıkça daha derine kök salmışım, söyle kim bu savaşın kazananı. Hangi mağlubiyet bu kadar tatlı!

Denize başka bakmışım ben anla, ara sokaklara, tehnalara… Yokuşlarına sabretmişim, gün gelir de düzlüklerine yakınır diye. Yılkı atlarımı dörtnala sürerim  diye. Tozunu dumanıma katarım diye.

Ömür de geçmiş böyle diye diye…

Ali Akçakaya

Ömür Dünya

24 Şubat 2023/in Edebiyat Seçkisi, Seçme Denemeler/tarafından Ali Akcakaya

Hüznüme öfkeler iliştirmişim.

Resimleri kararken gölgenin peşine düşmüşüm kimse uyandırmamış, kan ter içindeymişim de kimmişim. Haritalarımı yakarken dumanına ülkeler, diller, anılar serpilmiş, hepsinden geçmişim.

Nerelerden gelmişim de, nelerden geçmişim sana. Kente lanetin çökmüş, bahara bir şey kalmamış, piknik sepetime iki çatal bir bulut koymuşum. Ağaçların gölgesine asmışım anılarımı, iyi bir adamın kötüyle olan imtihanını… Hep bırakmışlar en iyi olduğum derslerden, inat etmişim iyisine, kapısını çalmışım, tanrısı açmış, buyur etmiş.

Olana hayırlar biçmişim, dar gelmiş kefenler ömrüme, toprağını elimle kazmışım, zeytin dalları iliştirmişim saçlarına, rengi cılız siyahına… Kavganı koymuşum yanına, ateşimi vermişim, külümü sürmüşüm alnına. Ne olmuş yani yolumdan geçtiyse yazgın, ne olmuş canımı okuyup yanlış anlamışlarsa. Koluma kanadıma muştularını bağlamışlar, uç demişler demir parmaklıkları açıp, uçtuğumu sanmışım, düşermişim meğer. Dünyanın bilmem kaçıncı günüymüş, kaç gün geçmiş üstünden, hesabını tutmaktan acizmişim.

İyi bir sabaha uyanırım diye uykulara dalmışım. Sabahı ararken mumları da hiç etmişim. Doğunun sert yokuşları güneşlerime yol vermemiş, o en uzun geceler de geçmiş sonra, ama onlar da kızgınmış sana. Dilimin dizginlerine asılmışım, sert sözcüklerimi yüreğimin balçığına banmışım. Sükutuma delilerimi davet etmiş, her kuytuya çığlıklarımı, imdatlarımı bırakıp kaçmışım.  Kimseciklerin olmadığı meskun mahallere gidip feryad etmişim kimselere. Adını anmışlar, çiçekler bırakmış banklara, duraklara, vapurların açık alanlarına.

Bir otel odası kasveti çökmüş üzerime, kadehlere buğular bırakmışım, ince ve çirkin dudaklarımın kurak izini… Birikmiş kitaplar ve iş güç arasında, kendi yasımı tutmuşum histerik kahkahalarla. Kravatlarımı ütülemişim sonra, ceketlerime mendiller iliştirmişim, kokular sürmüşüm boynuma. Ruj lekesi bulaşmış parmak uçlarını takip edip, ruhumu üflemişim vücuduna.

Çığ olmuşum çığlıklarınla büyümüşüm, dehlizlerinde yankılar bırakarak. Nehirler olmuş dökülmüşüm çorağına.

Diz kapaklarından öperken uyundırmışlar, güzel bir bahar sabahıymış, ne olsun daha.

Ali Akçakaya

O masallara karnımız aç

11 Şubat 2023/in Edebiyat Seçkisi, Seçme Denemeler/tarafından Ali Akcakaya

Korkularımla yüzleşmemiştim daha, çok erkendi. Kayıp verdiklerimi gömemedim bile, gülüşleri ellerimdeydi. Ağaçlarım kurumuş, mevsimlerim geçip gitmiş, bilemedim. Gurbetler biriktirdim solgun ve yaslı, sana ne söylesem manasızdı. Hangisinden başlayayım ki, hangi birini anlatayım sana. Pencerenin karanlığa bakan yamacına baksana, beni an sonra, büyüt zihninde, bir yerlere koy yüksekçe, bırak ve canımı yak.

Çocuklar ölüyor şimdi, az ötende, küçükler daha. Dertleri başlarından aşkın insanlar, yaşama telaşında. Var olmak bu kadar çetin değildi sanki. Bu denli yormuyordu takvimler eskiden, zaman geçiyordu bir çırpıda. Göçüklerindeyim de, ölmedim daha, sesleniyorum sesimi bastırıyorlar, omuzlarımda ağırlıklar, dünyayı sırtlamışım da kimin umrunda. Helalinden olsun diye düşen payımıza, çok hırpalandık gibi, sahi değdi mi!

Bugün o caddeden yürüdüm, o sokağa döndüm sonra, oradan geçtim, aklından geçtim bir ara, her yerde bir kavga, ben de bir parça aldım payıma, çayımı içtim, ne yana dönsem o sima, o çehre, o dilemma… Zihnin ellerimde şekiller veriyorum ona, dualar okuyorum, ağıtlar yakmıştım sana. Gökyüzüne bakarken ayağım kaydı, kanadıma takıldı dünya…

Kimsenin bilmediği mutluluklar vardır, el değmemiş, keşfedilmemiş, onlardan derdim sana. Günün arka bahçesinde salıncaklar kurdum, telaşların uzağında, renklere can verdim, hepsini sana… Bakışlarını ablukaya aldılar, nazarına dokundular dedim sana, kurşunlar döktüm, karanlıklar bağladım, sen hala anlamadın. Benim en çocuk, benim iflah olmaz yanım, sokul yamacıma.

Antlar iç, yeminler et, günahlar çıkar, tövbelerinden getir bana. Bir daha de, asla de, yok de inandır beni, kandır beni, attalara götür, masallar anlat, kabuslarından uyandır…

Ali Akçakaya

Sarpa Saran Zaman

03 Şubat 2023/in Edebiyat Seçkisi, Seçme Denemeler/tarafından Ali Akcakaya

Bir yolunu buluyorum oraya varmanın. Yolum nereden geçerse geçsin bir bakıyorum, oradayım. Yine etrafta kimse yok, yine başbaşayım.

Canım sıkılmış, bir şeylerin üstesinden gelmişim, düşmemişim, yılmamışım, yolun yarısına gelmişim de diğer yarısına sınırlar germişim. Aldatılmışım meğer haberim olmamış, yarımı koparıp almışlar, eksikliğini hissettiğim ne varsa koparmışlar zorla. Aklım ermemiş olanlara, okuduklarımı yırtıp atmışım, anılar biriktirmiştim, şimdi hepsine yabancıyım. Olay örgüsünden koparmışlar beni, rolümü çalmışlar, kapımın önünde günü geçmiş gazeteler, isimsiz şiirler… Bırakıp kaçmış birileri, kaçanları tanıyormuşum ama isimlerini vermemişim kimseye. Baş sayfada gözlerine siyah bant çekilmiş bir kadın, göz göze gelmişim, korku ile cesaret arasında, talihsiz bir arafta. Satır aralarına adını yazmışlar, beni hüzünler basmış. Keramet sende sanmışsın, gülmüşüm, acımışım… Yalanlar söylemişim yok yere, verdiğim sözleri tutmaya çalışırken kayıp düşmüşüm de, yüzüstü bırakmış, üzerime basıp geçmişsin yine.

Sonra çekmeceleri karıştırken bilmem kaç yıl öncesine ait bir uçak biletine gözüm çarpmış. Sen daha küçükken hani, bilmem hangi kıtadayım, bilmem kaç yaşındayım o vakit, kim bilir kaç gün kalmışım orada. Ölmüş ölmüş dirilmişim, ölülerin günahını da yazmışlar bana. Ben yine bildiğimi okumuşum, günahmış o da. Defterim kabarmış, dürecekler de sıram gelmemiş daha.

Sonra sabah olmuş, hoca ezan okumayı unutmuş, millet namazını kılmamış, duasını etmemiş, oh olmuş. O sabah kimse kimsenin selamını almamış elbette, insanların yüzü sirke satarmış. Tam da öyle bir günde, hayalini görmüşüm, bir yolunu bulup kabusa çevirmişsin yine. Ben başımı alıp gitmişim, bir yere varacak olmuşum, telefonum çalmış da geri dönmüşüm sonra, döndüğüme lanet etmişim, gitmeye mecalim de kalmamış, kalakalmışım olduğum yerde.

Çaresizliği bildiğimden çareleri elimin tersi ile itmişim, acil şifalara muhtaçken hem de. Ne olacaksa olsun diyerek meydan okumuşum da, kimse yokmuş karşımda. Kimsenin olmadığı meydanlarda nutuk atmışım, kimsenin haberi olmayan zaferlere sevinmişim, kazanmıştım güya, öyle sanmışım. Sandığımdaki beyaz bayraklara kan sıçramış da kurumuş bile. Göklerime germişim lekeli beyaz bayrakları, hangi savaştan çıkmışım da kime mağlup olmuşum. Teslim olmuşum da ceplerimdeki cephaneliklerin hesabını veremedim diye canımı okumuşlar.

Hangi dilde ağlamışım, kime ağıtlar yakmışım, hangi sözü boşa tutmuşum onca zaman. Haliyle geç kalmışım, boşa beklemişim ayazda, uzadıkça sarpa sarmış, yol vermişim, ah almışım.

Yoluma yordamıma enkazlarını yığmışlar, geçit vermemişler, zorla almışım…

Ali Akçakaya

Seite 4 von 12«‹23456›»

Kategoriler

  • Düşünce Yazıları
  • Edebiyat Seçkisi
  • Fotoğraflar
  • Seçme Bilimsel Yazılar
  • Seçme Denemeler
  • Seçme Öyküler
  • Seçme Şiirler
  • Video Klipler

Etiketler

Abdülkadir Yeler Ali Akçakaya anlam Asaf Halet Çelebi Atilla İlhan Behçet Aysan Cahit Zarifoğlu Caner Taslaman Can Yücel Celal Sılay Cemal Süreya E. A. Rauter Edip Cansever Enis Batur Erci Hoffer Erdem Beyazıt Ergin Günçe Farid Farjad Gazetecilik J.L.Servan Schreiber John Tomlinson Kaos Teorisi Levni Mehmet Akif Mevlana Murat Menteş Nazım Hikmet Necip Fazıl Kısakürek Neyzen Teyfik Oktay Rifat Olcay Yazıcı Onat Kutlar Pablo Neruda Rainer Maria Rilke Rudyard Kipling Savina Yannatou Tamer Sağır Timbaland Ziyad Marar İlhan Berk İsmail Tokalat İsmail Uyaroğlu İsmet Özel Şeyh Galip Şükrü Erbaş
:: Ali Akçakaya
  • Link to Rss this site
  • anasayfa
  • Kül
  • tez çalışmam
  • iletiş – contact
Scroll to top