Taş Kesilmek
Karıncalar dolaşıyor ruhumun çeperlerinde. Arşınlıyorlar beynimi, sinir uçlarımdan dipsiz vadiye bakıyorlar. Odamdaki karanlığı kemiriyorlar sonra. Zaman mefhumu bir durağanlığa bırakıyor yerini. Akan her şey cılk bir bataklıkta çürümeye başlıyor. Ve izlemek düşüyor sana.
Korkular kalıcı bir iklimin en temel karakteristiği haline evriliyor. Başlayan her şey yük, biten her şey felaha erdiriyor gölgeni. Böyle böyle cenk meydanlarından çekiliyor hevesler. Çarpışmalar ve kavgalar iade ediliyor gerisin geriye. Köşeye sıkışmışken, ağırlıklarını bırakınca yere, başın göğe eriyor. Ermiş takımı icazet alıyor yalnızlığından, korkularından bahsedince dinleyicilere, alaycı maskelerini çıkarıyorlar kalabalıkların arasından. Yüzüne vuruyorlar zayıflıklarını, en nahif yanını bulunca oraya abanıyorlar. Dize geldikçe, dipçiklerini daha sert vuruyorlar merhamet eden yanlarına. Susup, sabır dinledikçe tanrı takımından, çığlıklar ve figanlar dolduruyorlar ceplerine. Mendilinde onun hikayesinin en güzel anıları yazıyor, iyi ki sen varsın orada diyor. Göz görmüyor ama gönül yine de katlanmıyor olana. Dün dünde kalmaya ant içiyor da, yarınlar hep yalnızlık kokuyor şaire.
Ona sesleniyorsun öteki duyuyor sesini, bastırmak için en sevmediğin şarkıların nakaratını doluyor diline, yanındakinin aklını çeliyor, nefretini körüklüyor sana, sen dipten seslendikçe sesin daha da batıyor derine. Oraya demirliyor tüm arzular, uğruna falanlar filanlar, mavalları yazgının… Başının ucuna bir mermer koyuyorlar yastık niyetine, adını yazıyorlar kara kaplı deftere.
Başını mermerin soğuna yaslayınca soluksuz susuz, manasız geliyor edilmiş her söz, verilmiş her kavga. Başından belliydi diyorsun halbuki, olan kötü bir şeymiş sanki. Neden sadece diriler dua ediyor o halde? Neden göz yaşları var olanlar için değil de sırra erenlerin ardından dökülüyor ki sadece?
Herkes kendi makus talihine ağlıyordur belki. O mermer taş dile gelse de anlatsa keşke.
Ali Akçakaya