Ziyad Marar’ın Mutluluk Paradoksu Kitabından
Kişi en büyük riski aldıktan sonra, reddedilmeyip kabul edildiğinde, benzersiz bir mutluluk yaşar. Bu tür bir zorluğa karşı kazanılan zafer, tüm mutlu sonların ayırt edici özelliğidir. Aslında sakınımlı bir performansa performans bile denmez, çünkü aynı ihtiyat, hem hakaret hem de içten alkışları kazanma riskini kaldırır. Ne kadar sakınımlı olur ve öyle görünürsek, o kadar karanlık kalır ve gerçek alkışları o denli az hak ederiz. Ne kadar sakınımsız olursak, reddedilme ve küçük düşürülme riskimizde o kadar artar.
Eğer seyirciler arasına gizlenirsek, asla beğenildiğimizi hissedemeyiz; o halde Levinas’ın söyleme riskini göze almalıyız: öpülme beklentisi uğruna tokatlanmayı göze almalıyız. Seyirciden gelecek- ister tezahürat ister yuhalanma olsun- gerçek bir tepkiyi hak etmek için, performansın yeterince savunmasız ve özgür olması gerekir. Eğer fazla sakınımlıysa, gerçek bir performans değildir ve ancak kahkaha efektleri elde edebilir. “ Katılımcıların biraz utanç ya da derin bir aşağılanma yaşayabilecekleri adımlar atmadıkları bir etkileşim yoktur denebilir. Yaşam belki bu kadar riskli değildir ama etkileşim öyledir.“ Mutlu olmak için, cesurca göze aldığımız risklerin karşılık görmesi gerekir.
Diğer insanların onayı olmaksızın mutlu olamayız; ancak, onaylanma, samimiyet, sevgi ya da beğenilmenin keyfine varmamız, bu güçlü arzulardan özgürleşme riskini göze almadıkça mümkün olmaz.