Ali Akçakaya
  • anasayfa
  • Kül
  • tez çalışmam
  • iletiş – contact
  • Click to open the search input field Click to open the search input field Ara
  • Menu Menu

John Tomlinson’un Kültürel Emperyalizm Kitabından

13 Haziran 2016/in Düşünce Yazıları, Seçme Bilimsel Yazılar/tarafından Ali Akcakaya

Kim Konuşuyor 

Bu çoğalan ve kesintiye uğramış söylemlerin varlığını bir kere kabul ettikten sonra, tabii ki Pandora’nın kutusunu açmış oluyoruz. “Tezler” vesairenin akademik retoriğindeki amaç kısmen, bu büyük ve neticede bilinmesi mümkün olmayan söylemler dünyasını, makul boyutlarda tutmaktır. Yoksa, bu konuda söylenmiş yada yazılmış olan her şeyi nereden bilebiliriz? Tez formülasyonu, erişebildiğim bütün kitap ve makaleler ve aynı zamanda muhatap aldığım akademik dünyada kullanmakta olduğunu tahmin edebildiklerim anlamına da gelmektedir. Fakat bu, kültürel emperyalizm hakkında herhalde söylenmiş olanların küçük bir kısmıdır. Ele alınmayanlarsa, zor yada az bilinmiş dillerde yazılmış yazılardır; gazete makaleleri, duvar sloganları, gösterilerde dağıtılan bildiriler gibi geçici şeylerdir ve insanların söyleyip de yazmadığı hemen hemen her şeyidir.

Bu durum, bütün akademik çalışmalar için geçerlidir ve akademik ve düşünsel tartışmalardaki biçimsel söylemin mevcut söylemlerden sadece biri olduğu böylece kabul edilmelidir ve bu söylemi eleştirmekte sınırsız bir “dil oyununa” girmiş oluruz. Fakat “kimin konuştuğu” konusu, kültürel emperyalizm bağlamında kendine mahsus bir hassasiyet arz eder. Çünkü bunun tartışılmasıyla kültürel emperyalizmin uygulamaya geçmesi tehlikesi vardır. Devamını Oku

GÜVERCINLER

04 Ocak 2016/in Seçme Şiirler/tarafından Ali Akcakaya

Bir ağaç bir mezartaşını yutuyordu çarşıkapıda
“İçimizde kıpırdanırken İstanbul”
Bir çocuk mabedlerin susamışlığını satıyordu
Sesini hatırlayamadığımız bir su testisinde
Güneş sanki günahımızdı üstümüzde.
Devamını Oku

ABD Profesyonel Gazeteciler Dernegi´nin Etik ilkeler Bildirgesi

25 Aralık 2015/in Seçme Bilimsel Yazılar/tarafından Ali Akcakaya

Zarari en aza indir
Etik degerlere bagli gazeteciler, kaynaklara, haberlere konu olan kisilere ve meslektaslarina saygili davranirlar.

Gazeteciler:
*Haberden olumsuz biçimde etkilenebilecek kisilere karsi sevecen olmalidirlar. Çocuklar ve deneyimsiz kaynaklar ya da kisilere iliskin haberlerde özel duyarlilik göstermelidirler.

Devamını Oku

BASIN MESLEK İLKELERİ

25 Aralık 2015/in Seçme Bilimsel Yazılar/tarafından Ali Akcakaya
BASIN MESLEK İLKELERİ
İletişim Özgürlüğünü ülkemizde insanca yaşamanın, saydam bir yönetime kavuşmanın ve demokratik sistemin temel koşulu sayan biz gazeteciler:Kanun koyucunun veya öteki kurum ve kişilerin, İletişim Özgürlüğünü kısıtlamalarına, her zaman ve her yerde karşı çıkacağımıza kendi özgür irademizle söz vererek;

Devamını Oku

Haddini Aşıp Hadsizlikte Kendini Kaybeden Benliğin İçine Düştüğü Tarifsizliğin Tarifi

25 Kasım 2015/1 Yorum/in Düşünce Yazıları, Seçme Denemeler/tarafından Ali Akcakaya

İnsanın kendini aşması bir marifettir ve taltifi hak eder. Aştığı benliğinin heybeti göz ardı edilse de insan kendini aştıkça biraz daha yücelir. İnsanın kendisini aşması, aşamalı olarak daha da güçleşir bu şekilde. Kişi kendisini aşmayı bir yerde bırakır ve bir kimlik edinir ve doğruya erişmiş sanır kendini. Halbuki doğru, kişi her kendini aştığında farklı bir surete bürünerek önüne aşması gereken yeni bir ben olarak dikilir.

Bir tekerrür halinde kişi kendini gerçekleştirir ve kendini bulma arayışı biteviye sürer. Ancak aciz olan insanın gücü bir yerde tükenir ve buraya kadar der. Çünkü hayat taşıması gereken bir yüktür ve insan arayışını o yüke rağmen ve gerçeğin o yükün içinde gizli olduğunu bilmesine rağmen sürdürür. Cevapları bir yük olarak sırtlanan insan, o cevapların sorularını kendi dışında arar. Çığ gibi büyüyen egosunu aşması ve onu ayaklarının altına alması kolay değildir. Gurur kırıcıdır insanın kendini aşarak kendini kendi gözünde hiçleştirmesi, hiçleştirebilmesi. İşte o insan bunu yapar ve ne yazık ki bu, ne bir marifettir ne de taltifi değer.

Genel kabule göre zaman kaybı olan arayış, elle tutulur bir kazanç sağlamaz insana! Peki o insan ne arar hala?

İnsana yaşaması için verilen ömrü o ömrü didik didik ederek anlamı arayarak geçirmesi ahmakçadır. İnsanın kendini aşması ya da kendini gerçekleştirmesi o insanın yaşamına elle tutulur bir değer katmıyorsa, ki genelde değer yargısı maddi boyuta hapsolan kalabalıkların nazarında yapılan anlamsız ve saçma bir uğraştır, neden o insan kendini dışında aramayı sürdürür?

Emeksiz elde edebileceğini düşünür güruh. Kendini aramak yerine ona işaret edilen yerde eliyle koymuş gibi bulur kendini ( bulduğunu sanır ) ve bir yığın kendini bulmuşla birlikte haşrolur. Aynı günahı işler onlar, aynı duaya amin derler. Aynı cennetin hayalini kurar, aynı cehennemden ödü kopar hepsinin. Cennetlerinde hep aynı iyiler cehennemlerinde ise hep aynı kafirler vardır. Tahayyül aynı, mantık aynı, ceset varlık bedenlerde bir örnektir. Hayatsa herkese aynı muameleyi yaparak aynılaşmış bir söylemin tutucu vahşiliğiyle ölüm denen beyhudeliğe sürükler hepimizi, işte en korkunç aynılık hikayenin başını sonunu ablukaya almıştır ya bu yüzden. Debelenmelerimizin asıl sebebi de farklılaşmayı umarken aynılaşmamızı kabullenemeyişimizdendir.

Beynimi parselleyen bu paradoks, insanın haddini bilmesi ile kendini aşması ikirciğinde hapsediyor beni. Bir yanım beni aşarken bir yanım haddimi bilmem gerektiğini öne sürerek kalakalıyor. Bir yanım aşkın olmanın farklılığında kendini ( bir anlamda gerçeğini ) ararken, öte yanım bir cüzamlı gibi teslimiyet çığlıkları atıp duruyor. Söylemimi sarmış çelişkinin asıl sebebi de budur.

Eylemime ket vuran ve sonuçlara muhtaç yargılarımın kötürüm tekerrürüne sirayet eden söylemime bakılırsa, nedenlere muhtaç olmayan sonlara bizi çeken anafor tek gerçeğimizdir.

İnsanın kendini aşarak haddine yaklaşması gerekirken kendini özgürlüğün kuralsızlığına yaklaştığını sanması bir yanılgıdır. Her kendini aşışında o insan biraz daha haddine yaklaştığını bilmesi, onu kavraması ve kabullenmesi gerekir. Aksi takdirde kişi kendini aşarak ulaşmayı umduğu kuralsızlığa kendi benliğini yitirerek varacaktır. Bu da o kişinin bahsinin burada sürdürülmesini bile anlamsız ve saçma hale getirir. O kişi haddinin arkasındaki dipsiz ve tanımsız özgürlükte kendini kaybedecektir. Bu kayıp mıdır, yoksa insanın ezelden de evvelinde kaybettiği bir bensiz hakikatin aşkın ve anlaması ve anlatması güç tecellisi mi?

Ali Akçakaya

13 / 35«‹1112131415›»

Kategoriler

  • Düşünce Yazıları
  • Edebiyat Seçkisi
  • Fotoğraflar
  • Seçme Bilimsel Yazılar
  • Seçme Denemeler
  • Seçme Öyküler
  • Seçme Şiirler
  • Video Klipler

Etiketler

Abdülkadir Yeler Ali Akçakaya anlam Asaf Halet Çelebi Atilla İlhan Behçet Aysan Cahit Zarifoğlu Caner Taslaman Can Yücel Celal Sılay Cemal Süreya E. A. Rauter Edip Cansever Enis Batur Erci Hoffer Erdem Beyazıt Ergin Günçe Farid Farjad Gazetecilik J.L.Servan Schreiber John Tomlinson Kaos Teorisi Levni Mehmet Akif Mevlana Murat Menteş Nazım Hikmet Necip Fazıl Kısakürek Neyzen Teyfik Oktay Rifat Olcay Yazıcı Onat Kutlar Pablo Neruda Rainer Maria Rilke Rudyard Kipling Savina Yannatou Tamer Sağır Timbaland Ziyad Marar İlhan Berk İsmail Tokalat İsmail Uyaroğlu İsmet Özel Şeyh Galip Şükrü Erbaş
:: Ali Akçakaya
  • Link to Rss this site
  • anasayfa
  • Kül
  • tez çalışmam
  • iletiş – contact
Scroll to top Scroll to top Scroll to top