Palamutbükü
Zor ve sıkıcı blr haftanın sonunda kalabalıktan ve keşmekeşten kaçmak için aklıma gelen ilk yer oldu Palamutbükü. Beş yıldızlı otellerin ve yapay eğlencelerin uzağında bir yer burası. Küçük pansiyonlar ve apartlar var sadece. Her şeyin doğal olduğu kahvaltı sofraları ve akdenizin hafif dalgaları… Ayaklarımın altınta ezilen küçük kıyı taşları ve berraklık, belki de bunlardan da önemlisi uzak olmak herşeyden. İçinde debelendiğimiz ve hayatta kalmak için çırpındıkça daha da bir yorgun düştüğümüz kentlere ve oradaki yaşamımıza dışarıdan bakabimek, durup düşünmek yani yaşadığımızı.
Datça’dan bindiğim köy minibüsünde iki büklüm olmuş yaşlı nenelerin suratlarındaki tebessümü görmenizi isterdim. Buralara yerleştiğini düşündüğüm, ki öyle bir izlenim verdiler bana, Avrupalı yaşlı teyzeler ve amcaların köylülerle nasıl kaynaştıklarını da… Ama bizim gibi yirmili yaşlarda kimse yok buralarda, sanırım onlar da kentlerle cebelleşiyorlar benim gibi.
Sesini karşısındakine duyurmak için bağırmak zorunda olanlar, iki gün sonra oradayım. Telaşlarınızdan bana da ayırın…
Ali Akçakaya