Kişi en büyük riski aldıktan sonra, reddedilmeyip kabul edildiğinde, benzersiz bir mutluluk yaşar. Bu tür bir zorluğa karşı kazanılan zafer, tüm mutlu sonların ayırt edici özelliğidir. Aslında sakınımlı bir performansa performans bile denmez, çünkü aynı ihtiyat, hem hakaret hem de içten alkışları kazanma riskini kaldırır. Ne kadar sakınımlı olur ve öyle görünürsek, o kadar karanlık kalır ve gerçek alkışları o denli az hak ederiz. Ne kadar sakınımsız olursak, reddedilme ve küçük düşürülme riskimizde o kadar artar.
Eğer seyirciler arasına gizlenirsek, asla beğenildiğimizi hissedemeyiz; o halde Levinas’ın söyleme riskini göze almalıyız: öpülme beklentisi uğruna tokatlanmayı göze almalıyız. Seyirciden gelecek- ister tezahürat ister yuhalanma olsun- gerçek bir tepkiyi hak etmek için, performansın yeterince savunmasız ve özgür olması gerekir. Eğer fazla sakınımlıysa, gerçek bir performans değildir ve ancak kahkaha efektleri elde edebilir. “ Katılımcıların biraz utanç ya da derin bir aşağılanma yaşayabilecekleri adımlar atmadıkları bir etkileşim yoktur denebilir. Yaşam belki bu kadar riskli değildir ama etkileşim öyledir.“ Mutlu olmak için, cesurca göze aldığımız risklerin karşılık görmesi gerekir.
Diğer insanların onayı olmaksızın mutlu olamayız; ancak, onaylanma, samimiyet, sevgi ya da beğenilmenin keyfine varmamız, bu güçlü arzulardan özgürleşme riskini göze almadıkça mümkün olmaz.
6 Ocak 2011 gece yarısı TBMM’den geçen RTÜK yasası ile reçetesiz ilaçların reklamı serbest bırakıldı. Bu olayın reçetesiz ilaç tarafı. Bir de reçeteli olanı var ki, nereden bakarsanız bakın ilaç sektörü, çok iyi denetlenmesi gereken, fakat iyi denetlenemeyen, bu yüzden bir taraftan insan sağlığını tehdit ederken, diğer taraftan birçok oyuna açık bir durumda olan bir sektör.
Bu bilinmeyen bir şey değil, fakat kimse bu olayın üzerine gitmez. İnsan sağlığıyla ilgili olduğu için konu fazlasıyla hassastır. İlaç pazarında her türlü oyunu oynayıp daha çok kar yapmaya çalışanlar, “biz insan sağlığı için mücadele ediyoruz,” kalkanı ile bir dokunulmazlık kisvesine bürünmüşlerdir. Olayların üzerine biraz gittiğinizde, karşınızda kendilerine yönelik en ufak bir eleştiriye tahammülü olmayan, sizi hemen susturmaya hazır güçleri bulursunuz. Bu yüzden bu konulara değinenler, ileri sürdükleri iddialarda çok sayıda kaynak ve referans göstermek zorundadır.
İnsan sağlığını tehdit eden yalnız iyi denetlenmeyen ilaç piyasası değildir. Gıda piyasası, kimya sektörü, GDO’lu gıda ve tohum üreten biyoteknoloji sektörü ile bunlara bağlı sektörlerin denetimsizliği de insan ve çevre sağlığı için büyük tehdit oluşturmaktadır.
Çevremiz her gün hızlı bir şekilde yeni kimyasallarla kuşatılıyor. Bu kimyasallar bizi ve çevreyi zehirleyen en başlı etkenler. Bu kimyasalların çoğu da 1950’lerden sonra ortaya çıktı. II. Dünya Savaşı’ndan bu yana 80 bini aşkın yeni kimyasal geliştirildi. Bugün 100 bin değişik kimyasalın tam olarak denetimi artık mümkün değil. Avrupa Birliği Komisyonu, bu piyasadaki yeni kimyasalların yüzde 99’unun çevre ve insan sağlığına olan zararlarının detaylı bir şekilde incelenmediğini geçtiğimiz yıllarda itiraf etti.1
Bugün, gıdalarda kullanılan 6 bin civarında katkı maddesi vardır. İnsanlar işlenmiş gıda ve ilaçların içeriği ve yan etkileri konusunda fazla bilgi sahibi değildir. 2007 ve 2009 yılında, Amerikalıların gıda güvenliği konusunda ne kadar bilinçli olduğuna dair yapılan araştırma (NDP Food Safety Monitor) sonuçlarına göre, halkın yalnız yüzde 29’unun gıda güvenliği konusunda çok duyarlı olduğu ortaya çıkmıştır.2
Amerika’da hazır gıda üreticilerin ürünleri, kişi başına ortalama 3900 kalori tüketilmesine neden olmaktadırlar. Aslında bu oran bir Amerikalı’nın bir günde ihtiyacı olan kalorinin iki misline tekabül eder.3 Bu durum neredeyse şehir yaşamı içindeki herkesi kapsamaktadır. Gıda zehirlenmesi de işin cabasıdır. Bu konudaki istatistiklerin en iyi tutulduğu yer ABD olduğu için istatistiki örneklerimizi genelde buradan vereceğiz. 300 milyon nüfuslu Amerika’da her sene 75–76 milyon kişi gıda zehirlenmesine maruz kalmaktadır. Bunun yanında yalnız reçeteli ilaçlardan Amerika’da senede hayatını kaybedenlerin sayısı 100 binin üzerinde, ilaçların yan etkilerinden tekrar hastalananların sayısı da 2 milyondan fazladır.4 Bu ismi konulmamış gizli bir terördür. Devamını Oku
Okulda insanlar imal edilir. İnsan yapma olayına eğitim denir. Aile çevresi sinema, televizyon, tiyatro, radyo, gazeteler, kitaplar ve afişler de bir anlamda okuldur. Yani tüm bilgi ileten yerler okuldur.
Nesneler araçlarla yapılır. İnsan yapma aracı ise bilgidir.
İnsanların alışkanlık ya da şiddet gibi doğal olmayan davranışları, aslında edindiği bilgilerin sonucudur. Alışkanlıklarımızı da bir ölçüde edindiğimiz bilgiler oluşturur. Bir insanın davranışları yaşamını belirlediği gibi, edindiği bilgiler de yaşama biçimini belirler. Öyleyse okullarda yalnız insan değil, aynı zamanda insan hayatı da biçimlendirilir.
Bilginin niteliği onun insan yaşamındaki etkisinin araştırılmasıyla kavranabilir.
Eğer bir aracın niteliğini daha iyi kavramak istiyorsak, onun hangi amaç uğruna kullanıldığını bilmemiz gerekir. Aracı amaç belirler. Amaçsız bir araç olamaz. Aynı şekilde amacı olmayan hiçbir bilgi de yoktur.
İnsan yapımında kullanılan bilgiler, “yapmak” istediğimiz insan türüne uygun olmak zorundadır. Eğer onu bir tamirci yaparsak veteriner olan bilgileri kullanamayız. Ve aynı kişinin, eğer gönüllü bir Federal Alman askeri olmasını istiyorsak, ona elbette ki ineklere tapan birine gerekli bilgiler veremeyiz.
………………
Çoğu davranışlarımızın nedenini veya sonucunu ya da her ikisini de kavrayamıyoruz. Tersini kanıtlamak için ne kadar örnek bulmaya çalışırsak çalışalım, bilinçli davrandığımızı gösteren örnekler genel içinde azınlıkta kalır. Olayları seçtiğimiz hayat çevresi ve bu tür örneklerin yaşamımızda önemli ya da önemsiz bir yer tutup tutmamaları fark etmez.
Bunu araba sürmek gibi gündelik ve sık rastlanan bir olayda rahatlıkla görebiliriz. Çoğu şoförler elleri ve ayaklarıyla motorun neresini harekete geçirdiğini bilmez. Çok az şoför motoru tanır. Ötekiler ise yalnızca uzun bir hareket zincirinin en son halini bilir: araba süratli veya yavaş gider ya da durur. Makinedeki çeşitli yatak, piston, silindir ya da piston kollarının işlevini bilen şoför çok azdır.
Modern fiziğin makro âlemde (atom-üstü seviyede) en önemli teorisi izafiyet teorisidir. Fizik açısından bu kadar önemli olan bu teorinin felsefî açıdan da pek çok kayda değer sonucu olmuştur. Bu makalede önce izafiyet teorisi kısaca tanıtılacak, sonra bu teorinin felsefî sonuçlarından sadece din felsefesi açısından önemli gördüğümüz birkaçına değinilecektir. İlk olarak izafiyet teorisinin, postmodernizmin en merkezi görüşlerinden olan ‘değerlerin izafiliği’ ile bir ilgisi olup olmadığı irdelenerek, ‘değerlerin izafiliği’ ile bir ilgisi olmadığı gösterilmeye çalışılacaktır. İkinci olarak bu teorinin milyarlarca yıllık zaman süreçlerini önemsizleştirmesinin, Tanrı-evren ilişkisini anlayış tarzımıza ne şekilde açılımlar getirebileceği ele alınacaktır. Son olarak ise bu teorinin, tektanrıcı dinlerin bazı inançlarının anlaşılma tarzına sağlayabileceği katkılar incelenecektir.
The most important theory of modern physics of the macro world is the theory of relativity. This theory, that is so important for physics, has many relevant results from a philosophical point of view as well. In this article we shall first of all briefly present the relativity theory and later touch upon a few of the philosophical results of this theory that we consider important from the point of view of the philosophy of religion. First, we shall consider whether the theory of relativity is related or not with the ‘relativity of values’ that is one of the most central tenets of postmodernism, and we shall try to show that this theory is not actually related to the ‘relativity of values.’ Secondly, we shall investigate how the fact that this theory, which has made irrelevant processes that last billions of years, can also open up new insights in the way we perceive the relation between God and the universe. Thirdly, we shall analyze the contributions that this theory can make to the way certain elements of faith of theistic religions can be understood. Devamını Oku
Sancılı bir sürecin ve emek yoğun bir yaşamın en soluksuz yamacında zihninizin oksijeni, gülüşlerinizin, bakışlarınızın hatta ve hatta susuşlarınızın dahi en parlak rengidir okumak.
Bir mertebedir aynı zamanda, sürüye ve kitleye inat kendi açtığın patikadan, nesneler cehenneminden özneler cennetine giden yolda gönüllü hicret, bilinçli bir soyutlanma…
cehaletin esaretinden azad olmak isterken, istemeden düşünce hummasına tutulmak…